Akşama Kadar Yaşamak !..

 Olay Yeri:   Mekke…
Yaşlı bir adam ve genç bir delikanlı bir köşede oturup konuşmaktalar.
  Önlerinde iyi giyimli bir adam belirir. Genç olanın önüne bir kese altın koyar.
Genç:
  – Sağol, paraya ihtiyacım yok.
  – Olsun, ben sana veriyorum, ister sen harca,ister fakirlere ver.
Genç fazla ısrar etmez. Keseyi alır hemen hepsini ihtiyacı olduğunu bildiklerine dağıtır.
Yaşlı adam aynı akşam genci bir başkasından yardım isterken görür ve sorar:
   – Niçin o bir kese altından kendine ayırmadın?
Genç:
   -Akşama kadar yaşayacağımı düşünemezdim ki.

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

AVUCUNUZU AÇMAYI DENEDİNİZ Mİ?

Farkındamıyız…….. ? 

        AVUCUNUZU AÇMAYI DENEDİNİZ Mİ?

  Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır:
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa
bağlanır.  Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken
sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.
Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar,
ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk
yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına
döner, ama kaçamaz.  Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur.
Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken
tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar
güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız
ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi
açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla
özgür olmaktır! Bu örnekle benzeştirirsek;ben,sahip olduğumuzu düşündüğümüz
her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum:

—Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep
telefonlarına sahip olmak,

—Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10–20 kat
büyük evlere sahip olmak,

—Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde
unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,

—Okumadığımız kitaplara sahip olmak,

—Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,

—Bize günde 3–5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol
saatlerine sahip olmak,

—Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri caizse
yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık, bir dinlence
evine sahip olmak,

—Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takımı
taraftarlığına sahip olmak,

—Oturmadığımız koltuk takımları,izlemediğimiz dev ekran televizyonlar;
kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak…
Ya da sahip olduğumuzu sanmak…

__Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar

O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile)
sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip
bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi
kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?

Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil,şahit olmaya gelmişiz.Ah bunu
bir anlayabilsek. ..

               Doç .Dr. Erol ERÇAĞ

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ

      Aşağıdaki şiir, edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden
Sümbülzade Vehbi Efendi'nin müstesna bir eseridir.Şiirin hikayesi
ise şöyle: Bir gün padişah Vehbi Efendi'yi yanına çağırı ve: "Bana
öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek,
bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin" der. Ve işte sonuç aşağıda:

Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan

Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

Sen her zaman gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
                                       ALINTI

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın

GAM !…

Ne yersen ye muhakkak faydalanırsın;
SADECE GAM YEMEK HARiÇ

Genel içinde yayınlandı | ile etiketlendi | Yorum bırakın

Merhaba dünya!

Welcome to WordPress.com. This is your first post. Edit or delete it and start blogging!

Genel içinde yayınlandı | Yorum bırakın